Selim Badur’la Korona Günleri’nin bu haftaki gündeminde dünya genelinde Covid-19 pandemisinin güncel tablosu, küreselleşmeyle artan enfeksiyon hastalıklarının durumu ve tıp dünyasından yeni çalışmalar vardı.
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.
Selim Badur: Günaydın. Covid-19 ile ilgili sayısal değerlere John Hopkins Üniversitesi'nin sitesinden baktığımızda, bu hafta sonu 604 milyon 380 bin olgu var. Bir önceki programımızdan bugüne, günlük ortalama 548 binden biraz fazla yeni olgu eklenmiş. Ölüm sayılarına baktığımızda pandemi başından beri 6,5 milyon insan Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirmiş. Son 28 günlük olgulara baktığımızda ilginçtir ki Japonya bir süredir birinci sırada. Japonya'da 5,2 - 5,3 milyon kadar olgu var son 28 günde. Japonya’yı 3 milyon olguyla Güney Kore takip ediyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde yine son 28 günde 2,6 milyon kadar olgu var. Türkiye bu listede 9. sırada. Son 28 günde 456 bin olgu var. Hem ülkemizde hem de dünyada test sayıları gittikçe azalmaya başladı. Yeni bir olgu var demek için PCR testinin pozitif çıkması gerekiyor. Yani test yapmazsanız bu olgu sayılarını sıfıra çekebilirsiniz.
Ölümlere baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri'nde her gün 400 kadar insan yaşamı yitiriyor. Fransa'da bu sayı 50 kadar. Ülkemizde de 30 civarında. Buna karşılık birçok ülke aldığı önlemleri ya tamamen kaldırdı ya da çok hafifletti. Bunun başını İngiltere çekiyor. Hem uyarıları hem de önlemleri iyice azaltmış durumda ve daha da azaltacağını açıkladı. Sadece alınan önlemleri azaltmayacak, uyarı bile yapılmayacak. İlginç olaylardan birini paylaşayım. Birazcık gülümsetecek bir olay. Fransa'da, Toulouse kentinde aşı karşıtları büyük billboardlara çeşitli sloganlar yerleştirmişlerdi. “Aşı olursanız şöyle olumsuzluklar yaşanıyor. Çocuğunuzu aşılatmayın.” gibi sloganlar. Ama komik olan özel mülklerin, arazilerin, arsaların içine konduğu için billboardlara belediye müdahale edemiyormuş. Dava açması gerekmiş belediyenin. Dava on gün kadar sonra sonuçlanmış ve kaldırılmış bu duyurular. Ama ilginç olan özel mülk olması nedeniyle direkt müdahale edemediler ve on günlerce Fransızlar bu yazılarla muhatap oldu.
Kuzey Kore'de olgular azalıyordu. Hatta sıfırlanmıştı. Yeniden tek tük olgular bildirilmeye başlandı. Orada bir kımıldanma var. Bunu şu nedenle önemsiyorum: Japonya, Güney Kore gibi komşu ülkelerde ve o coğrafyada dünyanın kalan yarısına oranla olgu sayılarında artış var.
Filipinler'de okullar iki yıl aradan sonra, eylül ortasında açılıyor. İki yıldır kapalı, hiç eğitim verilmemiş. Filipinler'de eğitim zaten zorunluymuş. Bunu bilmiyordum. Pandemi öncesinde on yaşına gelen her on çocuktan sadece biri okumayı çözmüş durumdaymış. Yani çok ciddi bir eğitim sorunu varmış Filipinler'de. Bunun üzerine bir de iki yıllık kapanma yaşanmış. Acaba nasıl bir tabloyla sonuçlanacak?
Amerika Birleşik Devletleri'nde Beyaz Saray’ın sağlık danışmanı Anthony Fauci, Aralık ayında görevinden ayrılacağını açıkladı. Bu konuda çeşitli spekülasyonlar vardı. Kendisi 81 yaşında, hem başkanın Covid-19 danışmanlığından, hem de NIAID'teki (Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü) bu görevinden ayrılacak. Artık kendini emekli ediyor.
Şimdi SARS-CoV-2 ile ilgili haberlere devam edeceğim. Geçtiğimiz programda küreselleşme adı altında yaşanan bütün gelişmelerin nasıl enfeksiyon hastalıklarının artmasına yol açtığına ve nasıl bir olumsuzluk yarattığına değinmeye çalışmıştım. Buna dair NIAID (Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü) raporundan bahsettik, raporda iklim krizi ve enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili bu konuya değinilmişti. Covid-19 dışında başka enfeksiyon hastalıkları, diğer bulaşıcı hastalıklarda durum nasıl? Nijerya'da kolera salgını oldu. 575 kolera hastası var ve aralarından 25’i yaşamını yitirdi. Kolera hortlamış durumda. Zimbabve'de 153 çocukta kızamık görüldü. Covid-19 döneminde çocukluk çağı aşılarının aksatılması, uygulanmaması sonucunda bu tip salgınlar bekleniyordu. Bunlar yavaş yavaş bildirmeye başlandı. Yine Nijerya'da sarı humma alarmı yapıldı. 176 olgu var. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde uzun süreden beri ilk defa ağustos ayının sonunda 46 yaşında bir kadın hastada ebola görüldü. Ebola salgınlara yol açmayan ama çok ölümcül bir enfeksiyon hastalığı biliyorsunuz. Böyle bir olgunun aylar sonra bildirilmiş olması orada ebolanın var olduğunu gösteren bir kanıt. Aynı zamanda bu ülkede veba var. Veba olguları bildiriliyor.
Kanada'da sığırlarda şarbon saptandı, insana bulaştığı anda olumsuzluklara yol açabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin farklı eyaletlerinde sindirim sistemi enfeksiyonları görüldü. Önce bir besin fuarında, çeşitli besin maddelerinin tanıtıldığı bir fuarda ikram edilen peynirler ya da yiyeceklerden kampilobakter adını verdiğimiz ve sindirim sistemi enfeksiyonuna yol açan, ishale yol açan bir bakteri yayıldı ve küçük çaplı bir salgın oldu. Bolivya'da akciğerde hantavirüs enfeksiyonları var. Bu da havaların ısınmasıyla ve deniz suyunun yükselmesiyle çok ilintili. Bu listeyi uzun uzun sayabilirim. Arjantin'de son bir ay içinde nedeni bilinmeyen pnömoniler ortaya çıkıyordu. Bunların lejyonella hastalığı olduğu saptandı. Aynı klinikteki sekiz sağlık çalışanının üçü yaşamını yitirdi. Yine İskoçya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde escherichia coli dediğimiz bir bağırsak patojeninin yol açtığı salgın var. Amerika'da 99 kişide salmonella gibi sindirim sistemini tutan çok fazla bakterinin ve virüsün neden olduğu hastalık çıkıyor. Senegal'de kırım kongo kanamalı ateşi, Hindistan'da domates gribi var. 6 Mayıs'tan beri beş yaş altında 82 olgu çıkmış. Döküntülü bir hastalık. Bunun griple ilgisi yok. Her ne kadar domates gribi dense de bir enfeksiyon hastalığı. Yeni tanımlanmış bir hastalık, sorumlusunun bir coxsackie virüsü olduğu saptanmış. Son olarak sıtma konusunda değinmek istiyorum.
Türkiye'den bir haber: Açık Radyo’nun eski programcılarından profesör Mikdat Kadıoğlu'nun bir saptaması var. “Sıtma kuzeye doğru yayılacak” diyor. Çünkü iklimle ilgili yaptığı çalışmalarda sıtma paraziti taşıyan sivrisinek türlerinin Türkiye'de bir süreden beri görülmeye başlandığını ve daha çok Adana, Çukurova civarında görülürken, kuzeye doğru kaydığını belirtiyor. Biz daha sıcak olan yörelerde, bataklıkların ya da su birikintilerinin olduğu yerlerde sivrisineklerin taşıdığı bu parazitin yarattığı bir sorun olarak nitelendiriyorduk. Ancak bununla sınırlı değil. Kuzeye doğru kayıyormuş bu sivrisinekler.
Bir de maymun çiçeğine değinelim. Eylül 2022 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’nin rakamlarına göre yüz farklı bölgede 53 bin 27 olgu var dünyada. Maymun çiçeğiyle ilgili aşılama yapılıyor. 40 yaş üzerinde tüm dünyadaki insanların aşılandığı daha sonra hastalığın yok edilmesi nedeniyle aşılamanın durdurulduğu bir uygulamadan bahsediyoruz. Bazı bölgelerde ve isteyenlere, belirli risk gruplarına yapılıyor. Özellikle cinsel yolla bulaştığı düşünülüyor ve bu nedenle cinsel temasla bulaşan hastalıkların kliniklerine başvuran kişilere de uygulanıyor Amerika'da. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde başladı bu aşılama. Bu konuyla ilgili bir ayrıntı verelim. Journal Of Infection’da Santi Nolasco ve arkadaşları bir olgu sunumu yaptılar. 36 yaşında, İtalyan, erkek bir hasta İspanya'da tatile gidiyor. 9. gün ateş ve çeşitli klinik şikayetleri var. Alınan örneklerde SARS-CoV-2 yani Covid-19 saptanıyor. Hastanede yattığı sürede kollarında döküntüler oluşuyor. Yapılan incelemede maymun çiçeği virüsüyle de enfekte olduğu ortaya çıkıyor. Ama bir de geçmişinden gelen sorun var. Kişi aynı zamanda AIDS'li. Yani ilk olarak AIDS, maymun çiçeği virüsü ve SARS. Aynı anda bu üç virüsten enfekte olan bir olgu yayınladılar.
Evde beslenen kedilerden SARS-CoV-2 bulaşı olur mu, olmaz mı? Çünkü insandan insana bulaştan bahsedildi. Bunun üzerine Almanya'da bir çalışmada bin kadar kedide inceleme yapılarak bulaş kaynağı olup olmayacağı araştırılmıştı ve olmayacağı ortaya kondu.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde labour day, yani işçi bayramı. Amerika'da işçi bayramı nasıl oluyorsa… Biden, bugün yeni booster dose yani Rapeldoz kampanyasına başlıyor. Bu yeni kampanyada hem Moderna hem de Pfizer firmalarının ürettiği, onay verilen, yeni versiyon mRNA aşıları kullanılacak. Bunların içinde hem şimdiye dek aşılarda kullanılan virüs olacak hem de ilave olarak omicron varyantının BA4 ve BA5 türlerini kapsayacak. Ülkemizde de bu aşılar gelecek mi? Açıkçası ben gelip gelmeyeceği konusunda birtakım soru işaretlerim olduğunu hemen belirteyim. Bu aşılar gerçekten gerekli mi? Bu da tartışma götürür diye düşünüyorum.
Fransa'da Covid-19 aşılarının yani etkileri üzerine oldukça kapsamlı bir rapor yayınlandı. Bu raporda özellikle Covid-19’un kardiyolojik sorunlar yaratıp yaratmadığına bakıldı. Yapılan incelemede pıhtılaşma gibi bir takım sorunlar tespit edildi. Ama virüse yakalanan ve aşı olanların yaklaşık 12 katı olan aşı olmamış hastada da bu sorun çıkıyor. SARS-CoV-2 virüsü vücutta bu tarz pıhtılaşma sorunları yaratan bir virüs. Bunu gripte de yaşadık. Gripte de bir takım nörolojik komplikasyonlar vardı. Örneğin Guillain-Barre sendromunu daha önce de belirtmiştim. Bir milyon aşıda ve 40 kişide görülüyor. Ama aşılanmayan ve grip geçirenlerde bu oran 10 misli fazla. 40 değil 400 olgu görülüyordu. Buna göre kâr-zarar hesabı yapmakta yarar var. Bu rapora dayanarak Fransa söz konusu aşıların kardiyolojik olarak herhangi bir risk taşımadığını ilan etti.
Benzer bir çalışmadan Nature Dergisi'nde Benjamin Satterfield ve arkadaşları tarafından yapıldı. Uzun süreli Covid-19 olgularında görülen kardiyolojik sorunlara ait bir çalışma yayınladılar. Aşının değil Covid-19’un nasıl sorun yarattığını açıklıyorlar. mRNA aşılarında biliyorsunuz RNA molekülü bir lipit partikülün içinde veriliyordu. Şimdiye kadar kullanılan bu koruyucu kılıfı değiştirip daha geliştirilmiş yeni moleküller içinde mRNA'yı verme çalışmaları devam ediyor. Böylece etkisini ya da etkinliğini arttırmak, daha uzun soluklu vücutta kalmasını sağlayarak daha uzun süre etkili olmasını sağlamanın yolları aranmakta.
Bilim dünyası, tıp dünyası özellikle Covid-19’un kalıcı şikayetlerinin üzerinde durmaya başladı. Aşılar buna karşı da bir koruyuculuk sağlıyor mu? Bu tartışılıyor. İki önemli çalışma var. İlki, Cell dergisinde çıkan Jon Klein ve arkadaşlarının çalışması, ikincisi ise Yapeng Su ve arkadaşlarının çalışması. Bu çalışmaların ilkinde uzun dönem Covid-19’a vücutta bulunan latent virüslerin, yani uykuda olan virüslerin aktive olmasının sebep olduğu söyleniyor. Onun için herpes grubu virüs taşıyan insanlarda uzun Covid-19’a rastlandığını söylüyorlar. Diğer çalışmada daha çok stres hormonu düzeyi düşük olanlarda uzun dönem Covid-19 görüldüğü söyleniyor. Bir ilginç çalışma Fransa'da yapıldı, Jean-Baptiste Renard ve arkadaşlarının çalışması Science of the Total Environment isimli dergide yayınlandı. Covid-19 nedeniyle ölümlerin hangi şehirlerde yoğun olduğuna bakıp hava kirliliğiyle ilişkisini değerlendirmişler. Örneğin İtalya’da Lombardiya bölgesi, Fransa'da Paris ve civarında bu PM partikül sayısının ve hava kirliliğinin de artmış olduğu görülüyor. Bu kentlerde Covid-19 nedeniyle ölümlerin çok daha fazla olduğunu söylüyorlar. Böylece hava kirliliği ve Covid-19’un ağır geçmesi arasındaki doğrudan ilişkiyi bilimsel olarak da kanıtlamışlar.
Biliyorsunuz bu mRNA aşılarını hem Moderna hem Pfizer, hem de Biontech firmaları üretiyor. Moderna firması Pfizer'a patent yasasını ihlal ettiği için dava açmış.
Ö.M.: Tarihî bir dava olabilir. Kısa dönem içinde milyarlarca dolar kar etmiş olan ve Afrika gibi ülkelere de hiçbir şey dağıtılmadan muazzam kârlar elde eden iki firma arasında da problem çıktı.
S.B.: “2010-2020 arası mRNA teknolojisini kullandığımız 9 tane patentimiz var. Biz sizden daha öndeyiz. Bizim buluşumuzu, tekniğimizi çaldınız. Bu patent yazısına aykırı.” diyerek bir dava açılmış. Bakalım ne olacak bu davanın süreci?
Şimdi ilginç, biraz da trajik başka bir çalışmaya bakalım. Bebeklerin, yeni doğanların sarsılması özellikle gelişmiş ülkelerde yeni doğan bebeklerin ölümünde önemli bir neden. Fransa'da yapılmış bir çalışma. Paris'te Jama dergisine yayımlanmış. Kötü muameleye maruz kalmış bebek sayısı Covid-19 döneminde ikiye katlanmış. Ebeveynlerinden birisi alıyor çocuğu, öyle bir sarsıyor ki bunun sonucunda ne yazık ki ölen çocuklar oluyor. Bu tip kızarak sallama ve ölüme yol açma Covid-19 döneminde iki misli artmış. Bu da tatsız bir durum.
Yine Joe Biden'dan bir haber: Covid-19’da yeni bir dalga gelebilir dendi ve böyle bir dalganın oluşma riskine karşılık 22 milyar dolarlık ek bütçe talebinde bulunuldu. Amerika böyle bir uygulamayı durup dururken hayata geçirmez, demek ki böyle bir riski öngörüyor.
Az önce bahsettiğimiz bu Covid-19 hastalarının belirli bir kısmında, azımsanmayacak bir yüzdede uzun soluklu solunum güçlüğü, yorgunluk gibi birtakım belirtiler oluyor ve bunlar long covid (uzun dönem Covid-19) diye tanımlanıyor. Aferez dediğimiz, deyim yerindeyse kanın yıkanmasıyla yapılan bir işlemle bu sorundan kurtulabilir miyiz diye çalışmalar yapılıyor. Önce kandaki pıhtılaşma ve inflamasyondan sorumlu faktörler kandan filtre edilip kişiye yeniden aynı kan verilerek yapılıyor işlem.
Amerika Birleşik Devletleri'nde 4-14 yaş grubu çocuklar için burundan alınan ve PCR testi için gerekli olan örnekleri kendi kendilerine alsınlar diye onların kullanabileceği şekilde geliştirmiş çubuklar var. Bunun eğitimi verilecekmiş. Bu da ilginç bir gelişme.
Cell Reports dergisinde yayımlanan, Massachusetts General Hospital'den Denise Faustman ve arkadaşlarının yaptığı araştırma, Covid-19 dahil bir dizi enfeksiyon hastalığının tedavisinde verem aşısının birçok kez uygulanmasının etkili olabileceğini söylüyor. BCG aşısının bir dönem farklı tür kanserlerin tedavisinde de kullanılabileceği düşünülmüştü. Bu aşıyı insan vücuduna verdiğiniz zaman immün sistemi alevlendiriyorsunuz. İmmün sistem istediğiniz etkene ya da hastalığa karşı da uyarılmış oluyor.
Ö.M.: Bu BCG, tüberküloz yani verem aşısı değil mi?
S.B.: Evet. Bu yönteme inanan, bu konuda çalışan çok sayıda ekip var. Aşı üretimi söz konusu olduğunda sizin de bahsettiğiniz gibi gelişmekte olan ülkeleri düşünmüyorlar. Aslında dünya üzerinde 12,6 milyar dozu aşan Covid-19 aşısı kullanımı var. Ancak gelişmekte olan ülkelerde, ağırlıklı olarak bunlar Afrika'daki ülkeler, halkın yüzde 21’i ancak tek doz aşı olmuş. Dünyada bu aşıların ne kadar eşitsiz dağıtıldığı görülüyor. Birçok uyarıya, itiraza rağmen bu eşitsizlik giderilmedi.
Ö.M.: Covid-19 özelinde, pandemi konusunda dünyanın ciddi bir başarısızlık içinde olduğunu söylemek mümkün. Zengin yoksul dengesizliğinin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin katlanarak kendini gösterdiği bir durum var. Geçenlerde bir harita yayımlandı. İklim krizi açısından da durumun kolonyal çizgiler içinde ilerlediği görüldü. Büyük yıkıma uğrayan ülkelerin hepsinin az gelişmiş diye tabir edilen yoksul ülkeler olduğu, yani gelişmiş ülkelerin çok daha iyi durumda olduğu bu haritada görüldü.
S.B.: Bu konuda ben sizlerden daha karamsarım. Hem pandemiyle hem de iklim kriziyle mücadele etmek aslında sistemle mücadele etmek demek. Bir takım hesaplarla, bilimsel çalışmalarla ispat edilecek şeyler edildi zaten. Mesleğim sebebiyle pandemi benim ilgi alanıma giriyor. AIDS'ten bu yana son 20-25 yıl içinde yaşanan bütün sorunlar aslında sistemle ilgili. Sistemi ve sistemin bu yaklaşımını, sistemin ilkelerini değiştirmedikçe ve yıkıp bertaraf etmedikçe aldığınız önlemler birtakım geçici, günü kurtarıcı önlemler oluyor. Bu sanıyorum iklim krizi için de böyle. Yani büyük şirketlerin kârlarından vazgeçmeleri mümkün olmadıkça mücadele, bir takım insanların eğlenmesinin ya da bir şeyler yaptık demesinin ötesine geçemiyor.
Son bir haberle bitirelim: Yine Cell dergisinde, Ben Rein ve arkadaşları; özellikle bilimsel konularda yanlış, hatalı bilgilendirmeyi ve bunun yayılmasında sosyal medyanın etkisini vurgulayan ayrıntılı bir çalışma yazmışlar. Güzel bir çalışma. Özellikle şu haber ülkemizde de bir dönem sosyal medyada dolaştı: Doktor Robert Malone diye bir adam var. Dokuz tane Covid-19 aşısı keşfeden bu adam sözde, mRNA aşılarının çok tehlikeli olduğunu söylüyor. Böyle bir şey yok. Aşı bulmuşluğu yok, bize böyle yansıtıldı. Kendisi The Joe Rogan Experience adı verilen programlarda yer aldı. Spotify ve sonra da TikTok isimli mecrada yer aldı. Hatırlayacağınız gibi Spotify'daki bu olumsuz propagandalar sonucunda Neil Young başta olmak üzere bir takım sanatçılar Spotify'dan eserlerini çektiler. Gelinen noktada Spotify üyelerinin yüzde 19'unu kaybetmiş ve hisse senetlerinde de yüzde 25 azalma olmuş. Ama yine de çok çeşitli mecralarda, TikTok videolarında görüldü bu adam. Sosyal medyada hem iklim krizi hem de Covid-19 ile ilgili olumsuz, yanlış haberlerin nasıl yayıldığı görülüyor. Bu konuda ne yapılabilir sorusu sanıyorum önümüzdeki günlerde çok tartışılacak. Stanford Üniversitesi de bu konuda çalışıyormuş.
Ö.M.: Yanlış bilgilendirme, sosyal medyada yalan haber yapma ile ilgili yasa tasarısı, bugün belli olan Şili Anayasası’nda reddedildi. Sözü edilen sitelerin hepsinin dava edilmesi isteniyordu. Ancak bunun olacağını zannetmiyoruz.